Suriye’nin Sednaya’sı, Irak’ın Ebu Gureyb’i… Tarih bu iki hapishaneyi, insanlık dışı işkencelerin, sessiz çığlıkların ve insan onurunun ayaklar altına alındığı yerler olarak kaydetti.
Sednaya, “insan mezbahası”,
Ebu Gureyb ise “utancın simgesi” oldu.
Peki, Türkiye’deki görünmez cezaevini kim konuşacak?
Bu ülkenin sokaklarında, evlerinde, işyerlerinde bir hapishane var.
Ne duvarı var ne kapısı. Ama bu hapishane, milyonları esir almış durumda.
İnsanlar ya kendi elleriyle hayatlarına son veriyor, ya ekonomik krizle nefessiz bırakılıyor, ya da susturulup yalnızlaştırılıyor.
Susturulmak ve Ekonomik Kriz: Görünmez İşkencenin Adı
Bir aile babası düşünün… Elinde market poşeti, başını öne eğmiş.
Çocuklarının gözlerine bakamıyor.
Maaşı yetmiyor, kirası tavan yapmış, borçları sırtına yük olmuş.
İşte bu ekonomik kriz, bir işkence gibi insanları ruhen öldürüyor!
Kimi gün, kendi elleriyle bu hapishaneden çıkış yolu arıyor;
“Artık dayanamıyorum” diyerek.
Kimi gün, sustukça insanlığından kopuyor.
Burada mahkumiyetin adı: Geçinememek ve Eleştirememek.
İtibar Cinayetleri: Konuşanın Cezası
Bu görünmez hapishanede, “Neden böyle oldu?” diye soran herkes suçlu ilan ediliyor.
Hak arayanlar, eleştirenler, sadece sözleri yüzünden hedef haline geliyor.
“Sus” diyorlar.
Susmazsan, ya itibarını yerle bir ediyorlar ya da seni “terörist”, “hain” ya da “düşman” ilan ediyorlar.
Hukukla veya mafyayla susturuluyorsun.
Konuşursan, kapının ardında seni bekleyen bir cezaevi var.
Burada mahkumiyetin adı: Konuşamamak.
Ruhsal Çöküş: İntiharın Sessiz Hapishanesi
Türkiye’de yaşanan kutuplaşma ve ekonomik bunalım, milyonlarca insanı zihinsel ve ruhsal olarak köşeye sıkıştırdı.
İnsanlar çaresizlikten kurtulmak için kimi zaman kendilerine zarar veriyor.
(Sessizce intihar ediyorlar)
Bu görünmez hapishanenin en karanlık köşesi işte burası:
Kendi hayatından vazgeçmek.
Çünkü umut yok.
Çünkü çare yok.
Ve en kötüsü: Kimse duymuyor.
Milletin Henüz Daha İsmini Koymadığı Hapishane…!!!
Bu hapishanenin bugün bir adı yok.
Tarih, bu dönemi nasıl yazacak, bilemiyoruz.
Ama bir gün bu düzen değiştiğinde, bu görünmez hapishanenin ismini halk koyacak!
- Ekmek alırken yüzü düşen o işçinin,
- Çocuğuna bir oyuncak alamayan babanın,
- Kirayı ödeyemediği için evden atılan annenin,
- Eleştirdiği için susturulan,
- Karakolda dayak yiyen,
- İçeride hükümet yanlısı mafya tarafından dövülen, bazen öldürülen vatandaşın isyanı…
Bu hapishanenin ismini adaletin kalemi, mağdurların vicdanı yazacak.
Hükümetin Her Yaptığına “Doğru” Dersen Bu Hapishaneye Gitmezsin.
Hatta para da kazanırsın.
Suç bile işsen kimse sana dokunamaz!
Sednaya ve Ebu Gureyb, duvarların ardında yaşandı.
Türkiye’nin hapishanesi ise gözlerimizin önünde, ama hâlâ görünmez.
İnsanları açlıkla, borçla, korkuyla, mafyayla esir alan bu sistemin kalemini kırmak, vatandaşın ellerindedir!
Bir gün bu hapishanenin kapıları açıldığında, adını da o gün özgürleşenler koyacak!
“Sessizlerin İsyanı.”
Alim TÜLEK