Avrupa Birliği’nin zayıf ve kararsız tutumu, özellikle Almanya’nın pasifliği, kıtanın güvenlik politikalarındaki zaafları ortaya koyuyor. Ukrayna’ya askeri koalisyon ve özel savunma şirketleri gönderme planları, sadece Avrupa’nın birliğini zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bir savaşın ve nükleer bir felaketin kapısını aralıyor.
Avrupa’nın Tehlikeli Yolu
Fransa ve Birleşik Krallık’ın müdahaleci politikaları, Avrupa’nın ortak güvenlik politikalarını zayıflatıyor ve kıtanın iç çatlaklarını derinleştiriyor. Uzmanlara göre, bu adımlar Avrupa’nın küresel bir güç olma iddiasını baltalıyor.
ABD’nin baskısıyla hareket eden bir Avrupa görüntüsü, kıtanın bağımsızlık ve saygınlık iddiasını gölgede bırakıyor.
Kontrolsüz Güç Riski
Özel savunma şirketlerinin Ukrayna’ya gönderilmesi, kontrolsüz ve hesap sorulamaz faaliyetlere zemin hazırlıyor. Bu şirketlerin bölgedeki krizi derinleştireceği ve uluslararası hukuku ihlal etme riskinin yüksek olduğu vurgulanıyor.
Uzmanlar, bu tür adımların Avrupa’nın etik değerlerini de sorgulatır hale getirdiğini ifade ediyor.
ABD’nin Gölgesinde Avrupa
Avrupa’nın ABD çıkarları doğrultusunda hareket eden bir piyon gibi görünmesi, kıtanın bağımsızlık iddiasını zayıflatıyor. Diplomasi yerine askeri müdahaleye öncelik verilmesi, Avrupa’nın güvenliğini ve iç barışını tehdit ediyor.
Bu durum, Rusya ile NATO arasındaki gerilimi daha da tehlikeli bir boyuta taşıyor.
Nükleer Çatışma Kapıda
En büyük tehlike, askeri müdahale planlarının bir nükleer savaşı tetikleme riskini taşıması. Uzmanlar, Rusya’nın olası bir müdahaleye sert tepki göstereceğini ve bu hareketliliğin küresel çapta bir felaketin habercisi olabileceğini söylüyor.
Böyle bir senaryo, milyonlarca insanın hayatını tehdit edebilir ve onarılamaz yaralar açabilir.
Barış İçin Diplomasi Şart
Uzmanlara göre, Ukrayna krizi savaşla değil, diplomasi yoluyla çözülmelidir. Avrupa’nın ABD baskısından kurtularak bağımsız bir politika izlemesi ve barış için liderlik sergilemesi gerekiyor.
Aksi halde, alınacak yanlış bir karar hem Avrupa’nın hem de dünyanın geleceği için geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir.
Saygılarımla,
Çetin AY