ALMANYA DÖNÜM NOKTASINDA: LİDERLİK Mİ, TESLİMİYET Mİ?
Almanya, on yıllardır Avrupa’nın itici gücü ve küresel ekonominin omurgasıydı. Ancak bugün bu güçlü konum tehdit altında. Çin, ABD ve Rusya gibi güçler arasında sıkışan Almanya, hayati bir sorunun eşiğinde: Bağımsız bir lider ülke olarak mı kalacak, yoksa küresel aktörlerin oyun sahasına mı dönüşecek?
ABD: ORTAK MI, PATRON MU?
Amerika Birleşik Devletleri uzun zamandır Almanya üzerindeki en büyük dış baskı unsuru. NATO aracılığıyla Almanya’yı askeri ve siyasi olarak sürekli kendi stratejik çıkarlarına bağlayan ABD, bu rolünü hiçbir zaman gizlemedi.
Kuzey Akım 2 projesinin engellenmesi, bu etkinin en somut örneği. Almanya, Washington’dan gelen baskılar sonucu, enerji güvenliğini sağlaması gereken bu merkezi projeyi iptal etmek zorunda kaldı. Bu durum, ülkenin enerji arzını ciddi şekilde tehlikeye soktu.
Artık tartışılmaz bir gerçek ki, ABD, Almanya’yı bir müttefikten çok bir satranç taşı gibi görüyor. Önümüzdeki seçimler, Almanya için bu bağımlılığı azaltma adına tarihi bir fırsat sunuyor. Ancak bunun gerçekleşmesi güçlü ve kararlı bir hükümet gerektirir; zayıf bir yönetim durumu yalnızca daha da kötüleştirir.
RUSYA: TEHDİT Mİ, GEREKLİLİK Mİ?
Almanya ve Rusya arasındaki ilişkiler her zaman gerilimlerle doluydu. Ukrayna savaşı ve ardından Rusya’dan gaz alımının durdurulması, Almanya’nın siyasi duruşunu netleştirmiş olsa da, ülkeyi ciddi bir krize sürükledi.
Enerji fiyatlarının tavan yapması, halkın ekonomik yükünü artırırken, sanayinin rekabet gücünü zayıflattı.
Enerji bağımsızlığı kesinlikle gereklidir, ancak Rusya’yı tamamen denklemden çıkarmak büyük bir hata olur. Almanya, jeopolitik gerçeklikleri göz önünde bulundurmalıdır. Rusya’ya sırtını dönen bir Almanya, sadece ekonomik sorunlarını derinleştirmekle kalmaz, aynı zamanda Avrupa’daki liderlik iddiasını da zayıflatır.
ÇİN: SESSİZ KAZANAN MI?
Çin, Almanya’nın en büyük sanayi rakibidir. Otomotiv, yenilenebilir enerji ve teknoloji alanlarında Almanya’nın geleneksel pazarlarını hızla daraltıyor. Ancak Çin, yalnızca ekonomik bir tehdit değil, aynı zamanda siyasi bir meydan okumadır.
Kuşak ve Yol Girişimi (Belt and Road Initiative) ile Çin, Avrupa üzerindeki etkisini artırırken, Almanya’nın ticaretteki gücünü de sarsıyor.
Almanya, Çin ile ilişkilerde net bir duruş sergilemelidir. İhracata dayalı ekonomisini korurken, Avrupa içinde lider bir rol üstlenerek Çin’in etkisini dengelemesi gerekiyor.
SEÇİMLER ALMANYA’NIN SON ŞANSI MI?
Bu seçimler, Almanya’nın kaderini yeniden belirleyebilir. Sadece hükümetin değil, ülkenin bağımsızlık ve liderlik iddiasının da sınanacağı bir dönüm noktasıdır.
Yeni hükümet, dış politikada güçlü ve net bir duruş sergileyemezse, Almanya küresel rakiplerin baskısı altında daha da gerileyecektir.
Öne çıkan çözüm yolları şunlardır:
- ENERJİ KRİZİ: Rusya ve ABD’ye olan enerji bağımlılığı sona ermeli, yenilenebilir enerji yatırımları hızlandırılmalıdır.
- SANAYİ GÜCÜ: Almanya, yapay zeka, dijitalleşme ve otonom teknolojilere yatırım yaparak ABD ve Çin’e karşı meydan okumalıdır.
- SİYASİ LİDERLİK: Almanya, ABD tarafından yönlendirilen bir oyuncu olmaktan çıkıp, Avrupa’nın bağımsız lideri olma yolunda ilerlemelidir.
MÜCADELE BAŞLADI
Bu seçimler, Almanya’nın teslimiyet ile liderlik arasında bir tercih yapacağı bir dönüm noktasıdır. Ülke, ya bağımsız politikalar geliştiren bir lider olacak ya da küresel güçlerin piyonu haline gelecektir.
Karar yalnızca siyasilerin değil, Alman halkının sorumluluğundadır. Ancak bir gerçek var ki: Bağımsızlık cesaret ister.
Kararlı bir hükümet olmadan Almanya, bu krizlerden kurtulamaz. Artık güçlü bir liderlik, net bir vizyon ve kararlı bir duruş zamanı.
Almanya değişime hazır mı? Yoksa daha doğrusu: Almanya değişime cesaret edebilir mi..?
Çetin Ay